Herkesin aynı göründüğü yere nasıl vardık?

Söz konusu görüntümüzse, genellikle medya tarafından önümüze itilen imajların peşinden gideriz. Nasıl görünmeliyiz, nasıl giyinmeliyiz, oraya bakıp karar veririz.
Sokakta yürürken, örneğin tüm ergenlerin benzer şekilde giyindiğini ve herkesin birbirine benzediğini, hatta cinsiyetlerini bile ayıramadığınızı düşündüğünüz oldu mu?
Sürekli yanılıyor muyuz?
Güzelliğin sadece görüntümüz olduğunu düşünmemize benzer hataları sıkça yapıyoruz. Aynı sorun kişiliklerimiz için de geçerli. Örneğin, başarıyı genellikle maddi şeylerle, kazandığımız parayla, kullandığımız arabalarla, giydiğimiz kıyafetlerle ölçeriz. Ancak gerçek başarı bunlarda değildir. Hayallerinizin peşinden gitmekle ilgilidir. Ve bu hayal ne olursa olsun, başarı kimi zaman iyi bir anne olmak, kimi zaman başkalarına yardım etmek veya sadece mutlu bir şekilde yaşamak kadar basit olabilir.
Son zamanlarda internette tartışılan konu herkesin aynı giyindiği. Moda yorumcuları ve TikTok bilirkişilerine göre kişisel stil öldü. Herkes aynı giyiniyor.
Öyle ki, teorisyenler, sokakta yürürken gördüğünüz bir kişinin ne giydiğine bakarak onun ne kadar “çevrimiçi” olduğunu anlayabileceğinize inanıyor. Kısacası ünlü moda yorumcuları birinin ekran başında geçirdiği zamanı kıyafetinden anlayabilirsiniz diyorlar.
Maison Margeila babetlerini artık herkes biliyor
Maison Margeila babetleri eskiden sadece modayı iyi bilen az sayıda insanın giydiği kült bir parçayken sosyal medya aracılığıyla artık herkesin bildiği ve gardropların temel parçalarından biri haline geldi. Buradan hareketle artık kişisel stilin kalmadığını, internet ve özellikle TikTok aracılığıyla stilin küreselleştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. New York’a özgü trendler bir anda Boston Milano, Paris, İstanbul ya da Kopenhag’a kadar yayılabiliyor.
Böylece her şey ve herkes aynı görünüyor ve aynı hissettiriyor. Moda kendini ifade etmenin sayısız yolundan biri olması gerekirken yapmacık olmaya başlıyor. Ve işin enteresan yanı insanların hala bu yapmacıklığı sürdürmekte ısrarcı olması. Herkes, hayatlarımıza hızla kök salmış algoritmaya hizmet ediyor ve bu da modayı boş ve hiç de kişisel olmayan bir hale getiriyor. Sosyal medyada durmadan sıradan tavsiyeler ve keyfi trendler paylaşılıyor, çünkü bu hobiye katılmanın tek yolu bu gibi duruyor. İnsanların başarıya ulaşmak, kabullenilmek ya da en azından konumlarını korumak için bu trendlere ayak uydurmaları gerekiyor. Başka bir deyişle, kişisel stilin katili aslında algoritmalar ve influencerlar.
Sosyal medya modaya yaklaşımı değiştirdi
İnternet artık kültürün yaşadığı ve geliştiği bir yer haline geldi. Sosyal medya, markaların ürünlerini sattıkları ve editoryal içeriklerini paylaştıkları bir yer. Gündem haberlerinin paylaşıldığı, eleştirilerin ve tartışmaların yayınlandığı, herkesin kıyafetlerini, alışverişlerini, özel hayatlarını paylaştığı bir mecra ve en önemlisi tüm bunları internet bulunan herhangi bir yerde kolayca tüketilebiliyorsunuz. Bu da insanların bilgiye maruz kalma, moda ve kültürle ilgili görüş ve zevklerini oluşturma biçimlerinin internette paylaşılanlardan büyük ölçüde etkilendiği anlamına geliyor.
Etkileşim her şey demek
Açıkçası, sosyal medya modaya yaklaşımımızı tamamen değiştirdi. İnternet, normalde göremeyeceğiniz şeyleri görmenizi mümkün kıldı. İnternet sayesinde trendleri takip ediyor, beğendiğiniz hesapları izliyor ve gönderilerini görüyordunuz. Akış kronolojikti, bu da kendiniz için hazırladığınız bir yayını takip ediyormuşsunuz hissi veriyordu. Ancak algoritma işi değiştirdi. Gönderilerin ilgi çekici olup olmadığı da önemli olmaya başladı. Meselenin sadece paylaşım yapmak değil, aynı zamanda iyi iş yapan içerikler yayınlamak olduğu ortaya çıktı. Yani etkileşim her şeydi.
Trendler etkileşim alıyor, dünyanın her yerinden kolayca görülüyor, satın alınıyor. Yani her yeni katılımcı ve ürettiği içerik, algoritmanın kendi kendini devam ettiren doğasını besliyor. Geçici ve sıradan şeyler, bu şekilde kitlesel olarak benimsenmeye başlıyor. Herkes birbirini taklit etmeye ve aynı şeyleri giymeye başlıyor. Burada kişisel stilden bahsetmek mümkün değil.
Her şey çok daha kolay erişilebilir
Bütün markalar ve satış noktaları sosyal medyadan etkileniyor, Dünyanın daha küçük ve daha az bağlantılı olduğu zamanlarda, bu düzeyde bir trend atlaması imkansızdı. Tatildeyken gördüğünüz bir ceketi ya da bir filmde gördüğünüz güzel bir elbiseyi, Google olmadan, saatlerce araştırma yapmadan nasıl bulabilir ve temin edebilirdiniz? Müzikten, sinemadan ya da kitaplardan ilham alıyorsanız, aradıklarınıza ulaşmak için büyük çaba harcamanız gerekiyordu. Dikiş dikmeyi, resim yapmayı öğrenmek için kurslara gitmeniz, farklı farklı mağazalara gidip alışveriş yapmanız ve tabii bunları yapmak için de bolca zamanınızın olması gerekiyordu… Ancak şimdi her şey çok daha kolay erişilebilir halde.
İnsanlar ne yapacaklarının söylenmesinden hoşlanır
Moda dergileri de bunu yaptı; ne yiyeceğimizi, ne giyeceğimizi söylediler. Hala söylüyorlar ama buna Google ve TikTok da eklendi. İnternette alışveriş, işi oldukça kolaylaştırdı. Birkaç tıklamayla başka bir insana dönüşebiliyoruz artık. Kapsül dolap denen minimalist gardıroplara yönelik yeni akımda bile, gardırobun yüzde 95’inin nasıl ortadan kaldırıldığı anlatılırken, moda dergileri hala bir şeyler satın almanızı sağlamaya çalışıyor.
Sosyal medyaya ara vermek çözüm mü?
Açıkçası, sosyal medyaya ara vermek iyi gelebilir. Yaratıcı olun, ufkunuzu genişletin ve farklı ortamlara girin çıkın, kitap okuyun, film izleyin ve farklı yerlerden ilham alın. Sosyal medyadan, başkalarının seslerinden, paylaşımlarından ve başkalarının giydiklerinden bunalmış hissediyorsanız, yapılacak en iyi şey, İnstagram’a ya da genel olarak sosyal medyaya bir hafta ara vermek ve zevkinizin ne kadar değiştiğini ve geliştiğini görmektir.
İlham almak için sıkılmak gerekir
Kişisel tarzınızı bulmanın denenmiş ve tek doğru yöntemi can sıkıntısıdır. Sosyal medyaya ara verdiğinizde kendi kişisel zevklerinizle baş başa kalırsınız ve kendinizle çok daha uyumlu yaşarsınız. İlham almak için sıkılmak gerekir. Sıkılan insan yaratıcıdır. Neyi sevdiğinizi keşfetmek ve sezgilerinizi dinlemek için zihninizi boşaltmanız gerekli.
Eskiden canım sıkılıyor dediğimde rahmetli annem sıkı can iyidir, kolay çıkmaz derdi. Günün sonunda ben de illa oyalanacak bir şey icat ederdim. Çevreden gelen dikkat dağıtıcıları hayatımızdan bir süre bile olsa kovduğumuzda neye ihtiyacımız olduğuna daha çok odaklanabiliriz.