Yenilenebilir Avrupa: Belçika enerjide dönüşümü nasıl gerçekleştirdi?

Haberturk.com’un özel serisi Yenilenebilir Avrupa’nın yeni bölümünde konuğu Belçika ve Belçika İstanbul Başkonsolosu Tim Van Anderlecht oldu.
Tim Van Anderlecht Belçika’nın enerji dönüşümünü, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası daha da önem kazanan enerji güvenlik politikalarını ve ikili işbirliklerini Haberturk.com Enerji Editörü İrem Kuşoğlu Görgü’ye anlattı.
“ENERJİ KRİZLERİ SÜRECİ HIZLANDIRDI”
Enerji dönüşümünün artık sadece çevresel değil, stratejik bir mesele haline geldiğini vurgulayan Van Anderlecht, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından yaşanan enerji krizinin Belçika’nın enerji politikalarını hızla dönüştürdüğünü belirtti.
Van Anderlecht “Belçika küçük bir ülke. Nüfus yoğunluğumuz ise yüksek. Ağır sanayimiz oldukça
fazla. Petrolümüz yok ve aslında çok az doğalgazımız var. Dolayısıyla büyük ölçüde ithalata bağımlıyız. Ancak bu durumda bile, geçen yıl aldığımız tüm inisiyatifler sayesinde, bu yıl itibariyle yeşil enerji, elektrik üretimimizin yüzde 30’unu oluşturuyor. Bu oranı elbette artıracağız” dedi.
Belçika’nın enerji karışımında önemli yere sahip olaran rüzgara yönelik de konuşan Başkonsolos “Hükümetimizin arzusu açık deniz rüzgar enerjisi kapasitesini önemli ölçüde artırmak. Belçika küçük bir ülke olabilir ama Kuzey Denizi’ne kıyısı var ve Kuzey Denizi, deniz üstü rüzgar enerjisi için büyük bir potansiyele sahip. Sığ bir deniz, bu nedenle açık deniz rüzgar enerjisi kurmak çok kolay. Kıyıya yakın çok sayıda endüstri var, bu nedenle dağıtım maliyeti çok düşük ve ve rüzgar miktarı da oldukça fazla. Aslında geçen yılın sonunda Prenses Elizabeth projesi için ilk ihalemizi açtık. Bu bölge bizim için bir elektrik merkezi olacak. Mevcut tüm deniz üstü kapasitemizi buraya bağlayacağız ve bu bölge aynı zamanda Almanya, Danimarka, Hollanda, Birleşik Krallık, Norveç gibi Kuzey Denizi ülkeleri ile kuracağımız ağın bağlantı noktası olacak. Hepimiz birlikte çalışıyoruz” dedi.
YENİLENEBİLİR ENERJİYE GÜÇLÜ YATIRIM
Belçika’nın elektrik üretiminde yeşil enerjinin payının halihazırda yüzde 30 seviyesinde olduğunu vurgulayan Van Anderlecht, Belçika’nın orta ve uzun vadeli projelerini de aktardı.
Projelere ve sürece yönelik Van Anderlecht şu ifadeleri kullandı:
Orta vadede temel olarak, güvenilmez tedarikçilerden bağımsız olmak istiyoruz. Bunu da yeni tedarikçiler arayarak yapacağız. Örneğin, az önce bahsettiğim Kuzey Denizi Ağı bunun bir parçası. Ayrıca diğer sıvılaştırılmış gaz (LNG) tedarikçileri… Ve kendi enerji üretim kapasitemizi artıracağız ki bu da ağırlıklı olarak yeşil enerji olacak. Yeni hükümetimizin enerji politikası üç temel üzerine kurulu: arz güvenliğini sağlamak, enerji fiyatlarını uygun kılmak ve ‘yeşil’ olması. Ancak ‘yeşil’ demek, teknolojiden bağımsız demek. Karbon nötr olmalı. Bu nedenle bizim için nükleer de bu karışımın bir parçası olacak. Alınan önlemler ya da uygulamalar aslında oldukça bilindik şeyler: Ulaşımda dönüşüm, binalarda verimlilik, üretim şekillerinde değişiklik gibi alanlarda hayata geçiriliyor. Bu mobilitede, binaların enerji verimliliğinde ve üretim şeklinde kendini gösteriyor.
“NÜKLEER ENERJİ, ENERJİ KARIŞIMINDAN ÇIKMADI”
Geçmişte nükleer santrallerin kapatılmasının gündemde olduğunu ancak yeni hükümetle birlikte bu politikanın değiştiğini de belirten Van Anderlecht “Nükleer enerjinin en azından 2036’ya kadar sistemde kalmasına karar verildi. Şu anda elektrik üretimimizin yüzde 40’ı nükleerden geliyor. Bu oran, enerji güvenliğimiz için de önemli” dedi.
ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ HALKIN DA KATILIMIYLA SAHİPLENİLİYOR
Belçika’da enerji dönüşümünün yalnızca hükümet ve özel sektörle sınırlı olmadığını, vatandaşların da bu sürece aktif olarak katıldığını ifade eden Van Anderlecht, “Özellikle yeni ihalelerde rüzgâr enerjisi projelerinde halkın ortak olabilmesi için sistemler getirildi. Mahalleler rüzgâr türbinlerine ortak olabiliyor. Bu da dönüşümün sahiplenilmesini sağlıyor” dedi.
Kuzey Denizi’nde deniz üstü güneş panelleri kurma projesinden, Flanders bölgesindeki EnergyVille Ar-Ge merkezine kadar birçok inovatif projenin devrede olduğunu anlatan Van Anderlecht, “Bugün bahçenize çit olarak güneş paneli koymak, geleneksel çitlerden daha ekonomik hale geldi” diyerek sürecin ve ilerlemenin geldiği noktayı vurguladı.
Projelere yönelik konuşan Van Anderlecht şu ifadeleri kullandı:
Belçika’da en bilinen sübvansiyonlar arasında, evinizi daha enerji verimli hale getirmek isterseniz alabileceğiniz destekler yer alıyor. Örneğin, elektrikli arabanız için bir şarj istasyonu kurmak istiyorsanız, çatınıza güneş panelleri koymak istiyorsanız sübvansiyonlar var. Gazlı ısıtma sisteminizin yerine bir ısı pompası yerleştirmek istiyorsanız yine sübvansiyonlar var. Yine örnek olarak Belçika’da pek çok kişinin şirket aracı var. Ve son birkaç yıldır şirket araçları yalnızca elektrikli olabiliyor. Bu uygulama, ülkemizin araç filosunu daha yeşil hale getirme konusunda büyük ölçüde yardımcı oldu. Evine akıllı batarya ya da akıllı sayaç kuran kişiler için de çeşitli teşvikler var. Güneş enerjisi konusunda ise güneş enerjisi modeli çoğunlukla sübvansiyonlarla çalışıyor çünkü insanlar bunu kendi mahallelerinde kendi çatılarına kuruyorlar. Ancak şu anda vatandaşları rüzgar enerjisi üretimine de dahil etmeye çalışıyoruz. Genellikle rüzgar türbinleri veya rüzgar santralleri enerji üreticileri tarafından kurulur. Örneğin Kuzey Denizi’ndeki rüzgar parklarında olduğu gibi. Şu anda artık ihaleye giren şirketler, bir tür vatandaş katılımına sahiplerse daha fazla puan alıyorlar. Çünkü, kimse arka bahçesinde büyük bir rüzgar türbini olmasını istemez. Ancak eğer tüm mahalle bu işe dahil olursa ve bu rüzgar enerjisi kapasitesine ortak olursa yani mülkiyetin bir kısmı vatandaşlara ait olur ve elde edilen kazançlardan pay alırlarsa, işte o zaman dinamik tamamen değişiyor. Örneğin, Kuzey Denizi’nde gerçekleşecek olan yeni ihalelerde, konsorsiyumlar vatandaş katılımını sağladıkları takdirde ekstra puan alacaklar. Altını çizmek istediğim bir diğer unsur da, küçük bir ülke olarak, büyük dağ sıralarına ya da ıssız alanlara sahip olmadığımız için, Ar-Ge’nin çok önemli olduğudur. Ve tabii inovasyon. Örneğin, Kuzey Denizi’nde, SeaVolt adlı bir konsorsiyum var. Dünyada bir ilk olacak şekilde deniz üzerindeki rüzgar türbinlerinin arasına yüzen güneş enerjisi panelleri yerleştirecek çünkü genellikle denizde olduğu için kaybolur. Bu panelleri sabahları doğuya, öğlenleri güneye ve öğleden sonraları da batıya yönlendirmek oldukça kolay. Bir başka Ar-Ge girişimi de Flanders bölgesinde, Hasselt şehrinde bulunan EnergyVille adlı merkez. EnergyVille ilginç bir örnek çünkü Flanders bölgesinde nanoteknoloji alanında da benzer bir modelimiz var, adı IMEC. IMEC, nanoteknoloji konusunda küresel ölçekte öncü bir kurum ve EnergyVille de enerji alanında aynı işlevi görüyor. Yani, aynı türden bir açık inovasyon platformu sunuyor. Bu da şu anlama geliyor: Belçika’dan ya da uluslararası düzeyde şirketler, üniversiteler ve araştırma enstitüleri, henüz prototip aşamasında fikirleri varsa, özellikle de güneş enerjisi üzerine, buradaki altyapıyı kullanarak modellerini inşa edebilir, test edebilir ve daha sonra da bunları üretime ve enerjiye dönüştürebilirler. EnergyVille’den bugüne kadar birçok ilginç güneş enerjisi uygulaması çıktı. Örneğin, herkes çatıda güneş panellerini bilir, ama orada aslında güneş paneliyle kaplı çatı kaplamaları veya arabanızın tamamen güneş paneliyle kaplandığı güneş kaplamaları yaptılar. Hatta, ki görünüşe göre bu şu anda zaten daha ucuz, bahçenizin etrafına normal bir çit koymak yerine güneş panellerinden yapılmış bir çit koymak daha ucuz hale gelmiş durumda ve ayrıca enerji de üretiyor. Hükümet de enerji dönüşümünü hızlandırmak için birçok Ar-Ge girişimi sağlıyor.”
TÜRKİYE İLE ENERJİ İŞBİRLİĞİ
Türkiye ile enerji alanında iş birliğinin geçmişten günümüze güçlü şekilde sürdüğünü belirten Van Anderlecht, “Bugün Belçikalı şirketler Karadeniz’de ve Akdeniz’de Türk müteahhitler için, Türkiye’nin enerji projelerinde aktif olarak yer alıyorlar. Yenilenebilir enerjiye gelince, geçen yıl Ekim ayında Türkiye’nin Enerji Bakanlığı’ndan bir heyet Belçika’ya gitti ve burada yaptığımız bazı Ar-Ge ve yenilikleri sergilemeye çalıştık. Prenses Elizabeth projesini ziyaret etmek için Kuzey Denizi’ne gittiler. Denizde yüzen güneş panellerini görmeye gittiler. Ayrıca Hasselt’teki EnergyVille kuluçka merkezine de gittiler. Henüz somut bir şey ortaya çıkmadı ama bu ilk adımdı. Çalışanlarımız bu konuda çalışmaya devam edecekler. Diğer taraftan, küçük, yenilikçi bir Belçikalı şirket olan ForEnergy, şu anda piyasada mevcut olandan çok daha büyük kapasiteye sahip yüksek kapasiteli piller üretiyor. Türkiye ile ilgileniyorlar. Birkaç hafta önce buradaydılar ve aslında ya burada dağıtım yapmayı ya da doğrudan bir yatırım kurmayı planlıyorlar” dedi.
Türkiye ile enerji konusundaki yatırımların tohumlarının atıldığını ifade eden Van Anderlecht sözlerini de bu işbirliğine yönelik bir mesajla sonlandırdı:
“Gelecekte bu işbirliğinin yalnızca daha da yoğunlaşacağına inanıyorum. İşbirliğimiz çok eskilere dayanıyor. Hedeflere birlikte nasıl ulaşabileceğimizi değerlendireceğiz. Dolayısıyla enerji ve yeşil enerjinin ikili işbirliğimizin giderek daha önemli bir parçası haline geleceğini öngörüyorum.”